Lale devrinin şiir sanatındaki temsilcisidir. Nedimane denilen bir üslup geliştirmiştir. Şiirlerinde halk edebiyatına yaklaşmıştır. Gerçek hayattan izler taşımaktadır. Konuşma dilindeki kullanımlar yer alır. Mahallileşme deneyiminin 18. yüzyıldaki en büyük temsilcisidir. Damat İbrahim Paşa’nın Osmanlı kültür ve sanatına etki eden müellif şiirleriyle Itri besteleri ve Levni nakışlarıyla birleştirmiştir. Sadabad seyrine çıkışı, güzellerle senli benli konuşması söz konusu edilir. Öğrenciler genelde “damdan dama atlarken düşüp ölen şair” olarak görülür. Bu durum Evliya Çelebi’nin Erzurum bahsinde “damdan dama atlarken donup düşen kedi” ile değiştirilerek mütebessim eyler. Nedim Divanında İstanbul kelimesi taranmış, tarafımızca şerh edilmiştir.
Bir gazel tarh edeyim bâri ki kalsın yâdgâr
Sahn-ı Saʿd-âbâdda İstanbulun hûbânına
Tarh:koyma, bırakma
Sahn: avlu
Hûbân: güzeller
(Bir gazel bırakayım, Sadabad avlusunda İstanbul’un güzellerine bari hatıra kalsın.)
İstanbul Sadabad’da güzeller toplanmıştır. Şiirler söyleşilmektedir. Nedim der ki Sadabad avlusundaki güzellere bir anı olacak gazel kaleme alayım ki onlara hatıra kalsın.
Nâmı gibi olmuşdur o hem saʿd hem âbâd
İstanbula sermâye-i fahr olsa revadır
saʿd: kutluluk, uğur
âbâd:şen, bayındır
(Adı gibi olmuştur. Hem uğurlu hem şen. İstanbul’a övünç anamal olsa değer.)
Sadabad adı gibidir. Hem sad hem abad yani hem kutlu hem şendir. İstanbul’a övünç kaynağı haline gelse değer, denmektedir.
İstanbulun evsâfını mümkin mi beyân hiç
Maksûd hemân sadr-ı kerem-kâra duʿâdır
(İstanbul’un vasıflarını söylemek mümkün müdür hiç, Maksat hemen cömertlik yapanın yüreğine duadır.)
İstanbul’un vasıfları saymakla bitmez. Maksat cömertlik gösterenin yüreğine duadır.
Ki yaʿni bendene lutf-ı hitâb edüp buyurdun kim
Gel ey bîgâne-meşreb bî-vefâ İstanbul oğlanı
bîgâne-meşreb: ilgisiz yaratılışlı
(Kölene hitap lütfunda bulundun ki gel ey ilgisiz yaratılışlı vefasız İstanbul çocuğu)
Nedim ilgisiz yaratılışlı ve vefasız İstanbul çocuğuna gel demektedir. Kölesine hitap lütfunda bulunmuştur.
Gül-istân lâle-i ahmerle pür-zîb oldu ser-te-ser
Çırâğan faslı ıyd eyyâmıdır şevketlü hünkârım
Karâr etsin mi İstanbulda şimden sonra hâtırlar
Çırâğan faslı ıyd eyyâmıdır şevketlü hünkârım
Ahmer: kırmızı
pür-zîb: süs dolu
ser-te-ser: baştan başa
ıyd: bayram
eyyâm: günler
(Gül bahçesi kırmızı lale ile baştan başa dolu oldu. Çırağan faslı bayram günleridir yüce hünkarım. İstanbul’da şimdi hatıralar karar etsin mi? Çırağan faslı bayram günleridir yüce hünkarım.)
Gül bahçesi kırmızı lalelerle süslenmiştir. Çırağan’da bayram günleri söz konusudur. İstanbul’da hatırlar şimdiden sonra karar etsin mi? Hatıralar edinmektedir.
Bu şehr-i Stanbul ki bî-misl ü bahâdır
Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır
bî-misl: benzersiz
bahâ:avlu, bahçe
yek-pâre:tek parça
seng:taş
(Bu İstanbul şehridir ki benzersiz ve avludur. Bir taşına Acem ülkesi fedadır.)
İstanbul şehri benzersizdir. Bir taşına tüm Acem ülkesi fedadır. İstanbul öyle mükemmel bir şehirdir ki tek taşına tüm Acem mülkü fedadır.
İstanbul Nedim şiirlerinde önemli yer alan bir şehirdir. Lale Devri şaşası söz konusudur. Sadabad eğlenceleri büyük yer edinmektedir. Nedim dönemin önemli şairlerindendir. Mahallileşme akımı dolayısıyla halkın yaşantısına büyük yer vermektedir. Nedim Lale devri şairlerinden en önemlisi diyebiliriz. Nedim’de İstanbul güzellikleriyle yer alır. Adeta cennet gibi anlatılmaktadır. Sadabad ve Çırağan önemli sayfiye yerlerindendir. Mesire yerleri adeta masal diyarı gibi anlatılmaktadır. Şairin dili de halk söyleyişleri ve deyişlerine yer vermektedir. Nedim’de İstanbul cennet gibi bir gül bahçesi olarak ifade edilir. Laleler ve güller ile süslüdür. Şairin şiirlerini incelediğimizde güzelliklerle süslü bir gülistan olarak tasvir edilmektedir. Şairin şiirleri incelenerek daha doğru sonuçlara ulaşılabilir. Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş.
Dilara Pınar ARIÇ