İki yaş sendromundan sesleniyorum. Herkese merhabalar. Ben bi hayli yorgun, bitik, sinir sistemimin pek sağlıklı çalışmadığı, sanki ne yapsam etkisi yokmuş gibi hissettiren, suya yazı yazdığım bir süreçten geçiyorum. En basit bir durumu bile büyük bir sabırla, defalarca izah ettigim, ömrüm boyunca sarf etmediğim kelime sayısını bu iki sene de fazlasıyla tükettiğim dönemdeyim.
Tabi biraz mübalağa ediyorum. Bu zor döneme kendimi az da olsa hazırlayabilmiştim. Bu yüzden bu dönem için öldürmüyor, güçlendiriyor diyebilirim.
İki yaş sendromunun beraberinde getirdiği sebepsiz ağlama krizleri, tutturmalar, elmayı ikiye kesip verdiğim için yere yatıp yuvarlanmalar (artık tüm şekilde veriyorum), sürekli sağa sola oyuncak fırlatmalar, tehlikeli alanları keşfetme isteği gibi bir çok gelişim sürecini aynı anda yaşıyorum.
Çelik gibi sağlam bir sinir sistemimiz olmalı yoksa bu savaştan sağlam çıkmak zor gibi :)
Mental sağlığımı da ayakta tutabilmek için bu kriz anlarını nasıl anlatabilirim diye videolar izleyip, kitaplar okuduğumda anlıyorum ki bu süreçler çok normal ve olması gerektiği gibi..
Çoğu şey planladığım gibi gitmedi elbette. Bu yeni süreçte, çocuklarımla birlikte ben de büyüdüm, yoğruldum, gördüm, öğrendim. Hiç tahmin etmediğim, bambaşka zorlu süreçlerden geçtim ama bir şekilde yoluna koydum. Şimdi daha bilinçli bir anne olarak neyi ne için yaptığımı bilerek yaşıyorum. Çocuklarıma ve bana iyi gelen her yolu deniyorum.
Diğer yandan çok başka bir psikolojiyle de başa çıkmaya çalışıyorum;
Bir çocuğu özel, ikiz kız annesi olarak sürekli frene basıyor gibi hissediyorum kendimi bazen.
Elisa kızımın gelişimi doğrultusunda öğrenim hızımızı alırken, Mira için biraz yavaşlamak zorunda kalıyorum. Ama o da kendi hızında öyle azimle ve inatla ilerliyor ki ona hayran kalıyorum. İlk zamanlar bu duruma pek adapte olamamıştım. Sanki tek amacım Mira'yı iyileştirip ayağa kaldırmak gibi sürekli bunun için çabalıyor, yeni yollar deniyor, alanında en iyi doktorlara gidiyordum. Hala da gitmekteyim.
Mira ile hastaneye yatışlarımız oldu. Birçok kez tedaviler aldık. O sırada Elisa ile iyi şekilde ilgilenememek beni çok kötü hissettirirdi. Kendimi iyi bir anne olmamakla suçladım uzun bir süre. Elimden geldiğince onun gelişimine de destek olmaya çalışıyordum her fırsatta.
Mira için yaşadığım bu telaşımın nedeni; kuvöz sürecinde yaşadığım travmalar olabilir. Doktorlar 'pek umut bağlamayın durumu iyi degil' diye başlayan cümlelerle karşılıyordu beni. Bir anne olarak bunu yaşıyor olmak o kadar kahrediciydi ki.. Hayatımın en kötü günleriydi. Böyle bir zamanda evdeki huzursuzlukla, gereken destegi görememekle daha da zorlaştı o günler. Lohusalik da bir yandan.. Ama ayakta kalmalıydım. Yine her sabah kalkıp, sütümü sağıp, Elisa'yı anneannesine bırakıp, hastanenin yoğun bakımına gidip, Mira'yı 1 saat görüp geri dönmeliydim. Allah'ın yardımıyla, sapasağlam çıkabildim o enkaz dolu günlerden şükürler olsun.
Mira taburcu edildiğinde, kucağıma verdiklerinde ne gözü görüyor, ne kulağı duyuyordu. O yüzden kaybedecek bir saniyemiz bile yoktu. Onu en iyi profesörlere götürdüm. Hemen tedavilerine başladık ve şimdi daha da iyi benim güzel kızım.
Şimdi o zor günler geride kaldı. Canım annem, babam, abim hayatimdaki yetişmediğim yerlere yetişti. Şimdi hersey daha fazla kontrolüm altında. Yeniliklere birlikte kucak açıp öğreniyoruz. Mira daha kuvvetli eskiye göre. Sürekli çalışıyoruz.
Ahh Mira.. Bu tez canlı annene sabretmeyi sen öğrettin. Sabırla, ilmek ilmek örüyorum seni.. Senin sağlığın yerinde olsun da çektiğim bu sıkıntılar yanıma kalsın. Hiç sorun değil
Hayat bize neler getirir bilemem. Bir adım sonrasını bile hiç düşünmüyorum. Bugünü nasıl tamamlarız - nasıl tamamladık.. Bu aradaki zamanla ilgileniyorum.
Her şey geçer, her şey unutulur..
Zor günler mutlu günlerin habercisidir. Buna inanırım.
Yeter ki sağlık olsun...