Girişimcilik, sadece bir iş kurmak değil, bir hayat biçimi, bir dünya görüşüdür. Gençlerin bu yolculuğa atılması, çoğu zaman cesaretle, bazen ise kaybolan bir özgüvenle başlar. Çünkü genç olmak, dünyayı değiştirme gücünü ve aynı zamanda bu değişimi gerçekleştirme korkusunu aynı anda içinde taşımaktır. Girişimci bir genç, sadece ekonomik bir başarı arayışında değildir. O, hem kendi kimliğini hem de dünyayı bulma çabasına girer. Fakat bu süreç, genellikle düşündüğünden çok daha karmaşıktır.
İlk adımı atarken, birçok genç, işleri yalnızca iş fikri üzerine inşa eder. “İyi bir fikir bulursam, her şey yolunda gider,” diye düşünürler. Ama zamanla fark ederler ki, aslında işin asıl zorluğu fikir değil, onun etrafında inşa edilecek dünyadır. Girişimcilik, düşüncenin ötesine geçmek, her türlü engelle karşılaştığında bile, pes etmeden yollar aramaktır. Bu yolculukta, gençlerin karşılaştığı ilk büyük soru, aslında hiç kimsenin tam olarak cevaplamadığı sorudur: "Başarılı olabilecek miyim?" Zihnimizde, sık sık bu sorunun yankısı duyulur; bazen cesaret verir, bazen de belirsizlikle sarar.
Genç girişimci, henüz çok fazla deneyim sahibi olmayabilir. Bu nedenle, yolu biraz daha taşlı olabilir. Ancak bu genç, tıpkı bir sanatçı gibi, yaptığı hataları, düştüğü yerleri, kayıplarını birer tuval gibi kabul eder. Her başarısızlık, bir öğrenme anıdır. Zaten başlangıçta asıl başarıyı gösteren şey, cesaretle o tuvali işleme arzusu, denemekten vazgeçmemektir. Gençlerin girişimcilik dünyasında sahip oldukları bir avantaj, genellikle yenilikçi ve farklı düşünme yetenekleridir. Çünkü daha önce denememiş bir şeyin potansiyelini görmek, onların gözünde daha mümkündür. "Neden olmasın?" sorusu, genç girişimcinin motorudur. Ve bu soruyu sormak, bir şeyleri değiştirebileceğine inananların başvurduğu ilk adımdır.
Fakat genç olmak, aynı zamanda belirsizlikle de barışmayı gerektirir. Genç girişimciler için işler her zaman net ve belirgin değildir. Hangi yatırımcı doğru olacaktır? Hangi iş modelini seçmeliyim? Bu gibi soruların cevabını bulmak, bazen onları bıkkınlığa ve kaygıya sürükler. Bu noktada, “başarısız olmak” en büyük korku haline gelir. Ancak gerçekte, başarısızlık, bir noktada kaçınılmazdır. Ve bu başarısızlık, genellikle insanı yalnızca daha dirençli kılar. Kendi işini kurmaya karar veren bir genç, aslında yalnızca bir şirketin temellerini atmaz; aynı zamanda kendi karakterinin temellerini de atar. Bu süreç, onu sadece profesyonel değil, kişisel olarak da geliştirir.
Her girişimci gibi, genç de başlangıçta yalnızdır. Evet, bir fikir vardır; belki birkaç cesur destekçi, birkaç sağlam arkadaş vardır ama işin iç yüzü genellikle yalnız başına mücadele etmeyi gerektirir. Yalnızlık, girişimciliğin her aşamasında hissedilebilir. Fakat zamanla, bu yalnızlık, daha anlamlı bir hale gelir. Çünkü girişimci, yalnızca kendi gücüyle var olmaya değil, aynı zamanda kendi yolunu çizmeye başlar.