Tango ve Caz
Yazarlar
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
30.08.2018 - 19:50, Güncelleme:
30.08.2018 - 19:50 4413+ kez okundu.
Tango ve Caz
Tango ve Caz
Bir kızılderilinin bir totem etrafında bağırıp çağırarak dans ettiğini düşünün…
Ya bir ölünün arkasından yakılan bir ağıttır, ya verimli bir av dönüşünün kutlanmasıdır…
Ya da yeni kabile reisinin kutsanmasıdır… Nereden bakarsanız bakın, sonuçta bu bağrışmalar bir müziktir…
Ya acının, ya sevincin ya da bir törenin müziği…
Tarihte sınıfsal oluşumlar ortaya çıktıkça, bu sınıflar da kendi müziklerini yaratmışlardır…
Örneğin, klasik batı müziğini barok dönemde derebeylerin, sanayi devriminden sonra da burjuva sınıfının müziği olarak nitelersek, sanırım yanlış olmaz…
***
Doğaçlama müzik deyince aklıma ilk gelen hep Türk halk ozanları olmuştur…
Âşık Veysel… Neşet Ertaş… Ve daha niceleri…
Aslında bir de caz müziği gelir aklıma…
1880’ler Amerika’sında, Afrika’dan Amerika’ya getirilen zenci kölelerin, çektikleri acıları anlatmak için yaptıkları ve doğaçlamalardan ortaya çıkan caz müziği…
Acının müziğidir caz… Ezilmişlerin yanık ezgisidir… Köleliğin… Çaresizliğin… Mavidir rengi…
Mavi, kederdir… Acıdır… Çok acıdır…
Akşama dek belki 18 saat çalıştıktan sonra, doğaçlama yaptıkları, dans eşliğinde söyledikleri acı haykırışlardır caz…
Kapitalizm durur mu?
Zaman içinde caz müziğini “ürün” haline getirmek için kurulan “swing orkestraları”, blues ve baladlar, sokakta özgürce doğaçlayanlara yaptırılan plaklar…
Ve gelsin paralar… (Bu arada Norveç’li olduğu halde saksafonu ile New Orleans’ı yaşatan Jan Garbarek’in cazını kesinlikle ayırmam gerek… Özellikle “Legends of Seven Dreams” albümünü dinlemenizi öneririm… Sizi alıp bambaşka bir dünyaya götürecek, inanın…)
Sonradan “üretilen” kimi caz parçalarından hoşlanmakla birlikte, onlardan hiçbir zaman o ilk New Orleans kökenli yanık mı yanık caz müziğinden aldığım zevki almadığımı da söylemeliyim…
***
Ben bir müzikolog değilim ama merak işte… Müzikologları hariç tutarak söylüyorum…
Caz ile tango arasında büyük benzerlikler olduğunu biliyor muydunuz?
Mesela, tango da caz müziği ile aynı yıllarda ve sanılanın aksine burjuvazinin değil, işçi sınıfının yaşadığı koşullara gösterdiği bir tepki olarak ortaya çıkmıştır…
Konuyu biraz açalım…
Sanayi devriminden sonra Avrupa’da savaşlardan, kıtlıktan, zorlu koşullardan bunalan birçok kişi başta Arjantin olmak üzere Güney Amerika’ya göç ettiler…
Ne var ki, göçtükleri yerlerde hayal kırıklığına uğradılar…
Sosyal ve ekonomik sorunlar, uygunsuz yaşama mahkûm olan kadınlar, o kadınların kokularında teselli arayan erkekler…
Yaşanan onca hüzün ve hayal kırıklıkları… Bu ortamda oluşan arayışlar…
Ve alın size Tango…
***
Tarihsel gerçek şudur. Her iki tür de aynı dönemde doğmuştur… Her ikisi de ezilenlerin yarattığı bir müzik türüdür…
Ama kanımca arada küçük bir ayırım var… Caz müziğinde çare yoktur, umut yoktur…
Tangoda ise asilik, düş kırıklığı ve hırçınlık içinde bir arayış vardır… Fazladan, tangoda şehvet vardır…
İsteriktir tango… Rengi kırmızıdır… Ateşlidir… Yakar…
Ancak şurası kesindir ki her iki tür de ezilmişliğin, tükenmişliğin birer dışavurumudur…
Biri acı içinde haykırarak… Diğeri şehvet içinde yanarak…
Acıdan uzak ama aşk içinde bir yaşam dileklerimle...
Müzikle kalın, sanatla kalın…
Filizay
Twitter: @yaziIif_
Tango ve Caz
Bir kızılderilinin bir totem etrafında bağırıp çağırarak dans ettiğini düşünün…
Ya bir ölünün arkasından yakılan bir ağıttır, ya verimli bir av dönüşünün kutlanmasıdır…
Ya da yeni kabile reisinin kutsanmasıdır… Nereden bakarsanız bakın, sonuçta bu bağrışmalar bir müziktir…
Ya acının, ya sevincin ya da bir törenin müziği…
Tarihte sınıfsal oluşumlar ortaya çıktıkça, bu sınıflar da kendi müziklerini yaratmışlardır…
Örneğin, klasik batı müziğini barok dönemde derebeylerin, sanayi devriminden sonra da burjuva sınıfının müziği olarak nitelersek, sanırım yanlış olmaz…
***
Doğaçlama müzik deyince aklıma ilk gelen hep Türk halk ozanları olmuştur…
Âşık Veysel… Neşet Ertaş… Ve daha niceleri…
Aslında bir de caz müziği gelir aklıma…
1880’ler Amerika’sında, Afrika’dan Amerika’ya getirilen zenci kölelerin, çektikleri acıları anlatmak için yaptıkları ve doğaçlamalardan ortaya çıkan caz müziği…
Acının müziğidir caz… Ezilmişlerin yanık ezgisidir… Köleliğin… Çaresizliğin… Mavidir rengi…
Mavi, kederdir… Acıdır… Çok acıdır…
Akşama dek belki 18 saat çalıştıktan sonra, doğaçlama yaptıkları, dans eşliğinde söyledikleri acı haykırışlardır caz…
Tarihsel gerçek şudur. Her iki tür de aynı dönemde doğmuştur… Her ikisi de ezilenlerin yarattığı bir müzik türüdür…
Ama kanımca arada küçük bir ayırım var… Caz müziğinde çare yoktur, umut yoktur…
Tangoda ise asilik, düş kırıklığı ve hırçınlık içinde bir arayış vardır… Fazladan, tangoda şehvet vardır…
İsteriktir tango… Rengi kırmızıdır… Ateşlidir… Yakar…
Ancak şurası kesindir ki her iki tür de ezilmişliğin, tükenmişliğin birer dışavurumudur…
Biri acı içinde haykırarak… Diğeri şehvet içinde yanarak…
Acıdan uzak ama aşk içinde bir yaşam dileklerimle...
Müzikle kalın, sanatla kalın…
Filizay
Twitter: @yaziIif_
Kapitalizm durur mu?
Zaman içinde caz müziğini “ürün” haline getirmek için kurulan “swing orkestraları”, blues ve baladlar, sokakta özgürce doğaçlayanlara yaptırılan plaklar… Ve gelsin paralar… (Bu arada Norveç’li olduğu halde saksafonu ile New Orleans’ı yaşatan Jan Garbarek’in cazını kesinlikle ayırmam gerek… Özellikle “Legends of Seven Dreams” albümünü dinlemenizi öneririm… Sizi alıp bambaşka bir dünyaya götürecek, inanın…) Sonradan “üretilen” kimi caz parçalarından hoşlanmakla birlikte, onlardan hiçbir zaman o ilk New Orleans kökenli yanık mı yanık caz müziğinden aldığım zevki almadığımı da söylemeliyim… *** Ben bir müzikolog değilim ama merak işte… Müzikologları hariç tutarak söylüyorum… Caz ile tango arasında büyük benzerlikler olduğunu biliyor muydunuz? Mesela, tango da caz müziği ile aynı yıllarda ve sanılanın aksine burjuvazinin değil, işçi sınıfının yaşadığı koşullara gösterdiği bir tepki olarak ortaya çıkmıştır… Konuyu biraz açalım… Sanayi devriminden sonra Avrupa’da savaşlardan, kıtlıktan, zorlu koşullardan bunalan birçok kişi başta Arjantin olmak üzere Güney Amerika’ya göç ettiler… Ne var ki, göçtükleri yerlerde hayal kırıklığına uğradılar… Sosyal ve ekonomik sorunlar, uygunsuz yaşama mahkûm olan kadınlar, o kadınların kokularında teselli arayan erkekler… Yaşanan onca hüzün ve hayal kırıklıkları… Bu ortamda oluşan arayışlar… Ve alın size Tango… ***
Hibya Haber Ajansı (HHA), Beyaz Haber Ajansı (BHA), Igfa Haber Ajansı (IGF) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.