Doğaya Dönüş, Doğala Dönüş

Yaşam (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 06.05.2021 - 02:37, Güncelleme: 06.05.2021 - 02:37 3717+ kez okundu.
 

Doğaya Dönüş, Doğala Dönüş

Salgınla birlikte, büyük kentlerden Anadolu'ya, daha çok da sahil kasabalarına, köylere yerleşme talebi gittikçe arttı. Bu illerin başında sanıyorum Muğla birinci sırada yer alıyor. Bu süre içinde çok sayıda aile başta, tarım olmak üzere doğayla iç içe yaşamak ve kendi üretimini yapmak için hayalleriyle birlikte Fethiye ve köylerine geldiler. Kimileri çiftlik kurup hayvancılık yapmayı, kimileri arıcılıkta şansını denemeyi planlarken, bir kısmı da ekolojik tarım uygulamasını hayata geçirmek, yerel tohumlarla üretim yapıp sağlıklı beslenmek için hazırlık yapıyorlar.. Tüm bunları yapabilmek için elbette seçtikleri köyde, bölgede arazi sahibi olmaları gerekiyor. İşte burada devreye tarımdan uzaklaşan gerçek üreticinin köylünün çiftçinin atalarından kalan toprakları giriyor. Salgın günlerinde hızlanan kentten köye göç nedeniyle tarla, arsa, ev satışları hızla artarken, fiyatları da anormal bir şekilde yükseldi. Uzun yıllardır tarımda ve hayvancılıkta ürettiğinin karşılığını alamayan köylü zaten elinde ne varsa yavaş yavaş satmaya başlamıştı. Doğaya dönüş, doğala dönüş diyebileceğimiz bu göç dalgası insanlarda doğaya ve yerele sahip çıkma duygusunu da geliştirdi. Köyler mahalle olalı çok oldu, meralar kapatıldı, hayvancılık azaldı ya da bitti, seracılıkla ayakta durmaya çalışan üretici ise kazancını kendi deyimiyle ilaççıya ancak yettirebiliyor. Hayvancılık azalmış olsa da çoğu köylü kalan bir iki ineğine, keçisine, kuzusuna, tavuğuna sahip çıkıyor. Ürettiklerini satma imkanı olmayan, pazara çıkamayan özellikle kadınlar hep birlikte bir çözüm bulma arayışında. Doğa hepimize, her canlıya yetecek ürünleri en saf, en temiz haliyle bize sunuyor, yeter ki korumayı ve paylaşmayı bilelim. Bu salgınla birlikte anladık ki, bizi dinç tutan, hayatta kalmamızı sağlayan ve ihtiyacımız olan en önemli şey gıda, daha doğrusu "güvenli gıda" Kentleri, lüks yaşamlarını terkedip kırsala koşan insanlar bunun farkına varmış olarak buralara geldiler. Şehirli insanların hep istediği ancak adım atmaya cesaret edemediği ya da ertelediği "doğal yaşam" yolu salgınla birlikte önlerine açılmış oldu. Bu yeni kurulan yaşamlarda, şehirlerden gelenlerin köylerde üreticilerle bir dayanışma içinde olduklarını da görüyoruz. Yeni topluluklara katılma, derneklere, oluşumlara yönelme, kooperatif kurma girişimleri, yerel tohum, ekolojik tarım, güvenli gıda gibi konularda insanların farklı kültürlerden gelip güçlerini birleştirmeleri de umut verici. Madem ki, salgın bize güvenli gıdanın önemini acı tecrübelerle göstermiş oldu, bu şekilde tohumun toprağın önemini anladık, toprağa daha çok sarılmaya başladık, bahçemizi, balkonumuzu, saksılarımızı ata tohumlarıyla donatıp, zehirsiz tarım yapma yoluna adım attık, o zaman topraklarımızın bağımsızlığı için de aynı duyarlılığı, aynı güç birliğini göstermemiz gerekiyor. Köylü kentli el ele vererek, bilgi ve birikimlerimizi bir araya getirerek nefes aldığımız toprakları yeşertelim. Köylerde İmece'yi yaşatalım. Dayanışma ruhunu, Ulus olma bilincini yeniden ayağa kaldıralım. Ebru Oğuzhan Yeter
Salgınla birlikte, büyük kentlerden Anadolu'ya, daha çok da sahil kasabalarına, köylere yerleşme talebi gittikçe arttı. Bu illerin başında sanıyorum Muğla birinci sırada yer alıyor. Bu süre içinde çok sayıda aile başta, tarım olmak üzere doğayla iç içe yaşamak ve kendi üretimini yapmak için hayalleriyle birlikte Fethiye ve köylerine geldiler. Kimileri çiftlik kurup hayvancılık yapmayı, kimileri arıcılıkta şansını denemeyi planlarken, bir kısmı da ekolojik tarım uygulamasını hayata geçirmek, yerel tohumlarla üretim yapıp sağlıklı beslenmek için hazırlık yapıyorlar.. Tüm bunları yapabilmek için elbette seçtikleri köyde, bölgede arazi sahibi olmaları gerekiyor. İşte burada devreye tarımdan uzaklaşan gerçek üreticinin köylünün çiftçinin atalarından kalan toprakları giriyor. Salgın günlerinde hızlanan kentten köye göç nedeniyle tarla, arsa, ev satışları hızla artarken, fiyatları da anormal bir şekilde yükseldi. Uzun yıllardır tarımda ve hayvancılıkta ürettiğinin karşılığını alamayan köylü zaten elinde ne varsa yavaş yavaş satmaya başlamıştı. Doğaya dönüş, doğala dönüş diyebileceğimiz bu göç dalgası insanlarda doğaya ve yerele sahip çıkma duygusunu da geliştirdi. Köyler mahalle olalı çok oldu, meralar kapatıldı, hayvancılık azaldı ya da bitti, seracılıkla ayakta durmaya çalışan üretici ise kazancını kendi deyimiyle ilaççıya ancak yettirebiliyor. Hayvancılık azalmış olsa da çoğu köylü kalan bir iki ineğine, keçisine, kuzusuna, tavuğuna sahip çıkıyor. Ürettiklerini satma imkanı olmayan, pazara çıkamayan özellikle kadınlar hep birlikte bir çözüm bulma arayışında. Doğa hepimize, her canlıya yetecek ürünleri en saf, en temiz haliyle bize sunuyor, yeter ki korumayı ve paylaşmayı bilelim. Bu salgınla birlikte anladık ki, bizi dinç tutan, hayatta kalmamızı sağlayan ve ihtiyacımız olan en önemli şey gıda, daha doğrusu "güvenli gıda" Kentleri, lüks yaşamlarını terkedip kırsala koşan insanlar bunun farkına varmış olarak buralara geldiler. Şehirli insanların hep istediği ancak adım atmaya cesaret edemediği ya da ertelediği "doğal yaşam" yolu salgınla birlikte önlerine açılmış oldu. Bu yeni kurulan yaşamlarda, şehirlerden gelenlerin köylerde üreticilerle bir dayanışma içinde olduklarını da görüyoruz. Yeni topluluklara katılma, derneklere, oluşumlara yönelme, kooperatif kurma girişimleri, yerel tohum, ekolojik tarım, güvenli gıda gibi konularda insanların farklı kültürlerden gelip güçlerini birleştirmeleri de umut verici. Madem ki, salgın bize güvenli gıdanın önemini acı tecrübelerle göstermiş oldu, bu şekilde tohumun toprağın önemini anladık, toprağa daha çok sarılmaya başladık, bahçemizi, balkonumuzu, saksılarımızı ata tohumlarıyla donatıp, zehirsiz tarım yapma yoluna adım attık, o zaman topraklarımızın bağımsızlığı için de aynı duyarlılığı, aynı güç birliğini göstermemiz gerekiyor. Köylü kentli el ele vererek, bilgi ve birikimlerimizi bir araya getirerek nefes aldığımız toprakları yeşertelim. Köylerde İmece'yi yaşatalım. Dayanışma ruhunu, Ulus olma bilincini yeniden ayağa kaldıralım. Ebru Oğuzhan Yeter
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, ilaçlama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, https://www.tahanci.av.tr/arac-deger-kaybi-hesaplama/