Tarımsal Zehirler
Yaşam
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
24.09.2020 - 14:20, Güncelleme:
24.09.2020 - 14:20 4634+ kez okundu.
Tarımsal Zehirler
Tarımsal Zehirler
Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Resmi Gazetede yayınlanan, ZİRAİ MÜCADELE İLAÇLARI ETİKET YÖNETMELİĞİ ‘ni okuduğumuzda, buna uygulamada ne kadar uyulduğu konusunda yaşadığımız örneklerden dolayı büyük endişe duymaktayız.
Yönetmeliğin kapsam ve esasları incelendiğinde, her bir madde için çok önemli bilgilendirme ve uyarılar var.
Bu Yönetmelikte, Zirai ilacın tanımından, ambalajına kadar, öneriler, kullanım şekli vb. uyarılar yer almakta ancak bunların uygulamalarının sahada ne kadar denetlendiği,
Bu ilaçları satan yetkili bayilerin ve çalışanlarının bu konuda ne kadar bilgili olduğu,
Bu ilaçları bayiden aldıktan itibaren, sözlü tarif almak dışında, etiket, kullanım kılavuzu vb. uyarıları hangi çiftçinin dikkatle okuyup uyguladığı, Tohumdan, ilaca, gübreye kadar küresel şirketlerin yönetiminde olan dünya tarımı çiftçiye dayatılan bu ilaçların verdiği zararların istatistiklerinin ülkemizde ne kadar tutulduğu konularında hiçbir bilgimiz yok.
Tarımsal Zehirler
Köylerde üreticilerin, komşu tavsiyesi, akraba önerisi ya da satıcının pazarlamasıyla aldığı ilacı hangi şartlarda kullanıp, saklama koşullarını nasıl oluşturduğu konularını sorgulamak zorundayız.
Köylerde genellikle, evlerin, kümes, ahır ve seralarla içe içe bulunduğunu görebiliriz. Dolayısıyla, bu tarım ilaçlarının hem çocukların hem de hayvanların kolayca ulaşabileceği yerlerde muhafaza edildiğine de tanık oluyoruz.
Duvar diplerinde, sera içlerinde, ahır köşelerinde hatta akarsu kenarlarında çok rahatlıkla zirai ilaç ambalajlarının gelişigüzel atıldığını görüyoruz.
Daha da kötüsü, bidon şeklinde olan ambalajları yeniden kullanmak amacıyla, bu akarsularda yıkanıp, su doldurulup bahçede kullanıldığını da öğreniyoruz.
İçme sularımıza, denizlerimize kadar ulaşan bu zehirler, balıklarının toplu ölümlerine de neden olmaktadır.
Köylerde çok sayıda engelli bebek doğmakta, hamileler, yaşlılar ve çocuklar bu zehirlerle iç içe yaşamaktadır.
Sadece köylerde değil, köylerden mahalleye dönüşen yerlerde de hala çok rahat bu zehirler kullanılmaktadır.
Bahçesinde ki meyve ağaçlarını keyfine göre dakikalarca ilaçlayan adam, sokaktan geçen bir çocuğun aynı gün o meyveyi koparabileceğini aklına bile getirmemektedir.
Bu bilinçsiz ilaçlamalar, hiç ilaç kullanmayan, ev yapımı ilaç kullanan bizim gibi yerel tohum gönüllülerinin bahçelerine de zarar vermektedir.
Yerel Tohum Derneği olarak sekiz yıldır devam eden köy çalışmalarımızda bu olumsuz görüntülere çok tanık olduk, oluyoruz. Yerel tohum üreticilerine, İlçe Tarım Müdürlükleri ve gönüllü Ziraat Mühendisleri ile köylerde muhtarların, üreticilerin, tüketicilerin bilgilendirilmesi için eğitim çalışmaları yapılmalıdır.
Eğitimlerle doğal ilaç yapımı ve kullanımı arttırılmalı, bu konuda uygulamalı eğitimler verilmeli bu doğal ilaçlar hazırlanarak üreticilere ulaştırılmalıdır.
Her bölge de Zehirsiz Tarım Okulları açılmalı, okul öncesi ve ilk okul seviyesine mutlaka uygulamalı tarım eğitimleri ile birlikte güvenli gıda dersleri verilmelidir.
Tarım ilaçlarıyla, tarımsal zehirler ile sadece tohum toprak su değil geleceğimizde yok olmaktadır.
Sadece yerel tohum kullanmak yetmiyor, temiz zehirsiz toprak, temiz su ve bilinçli üreticilerle güvenli gıdaya ulaşabiliriz.
Tarımsal Eğitim için, ABD ve AB nin desteklerine ve fikirlerine değil, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine bakmamız, tarihimizi bilmemiz bize yeter.
Atatürk'ün direktifi
"Çağdaş anlamda tarım eğitimi için Atatürk’ün direktifiyle şimdiki Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yerinde Ankara Ziraat Yüksek Mektebi açılır. Kapatılmış olan uygulama okullarının yerine 1930 yılında İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana’da birer orta ziraat okulu açılır. Ankara’da 1930 yılında kurulan Yüksek Ziraat Okulu, 16 Haziran 1933’te Yüksek Ziraat Enstitüsüne dönüştürülür. Bu enstitü gerek kuruluşu ve gerekse akademik faaliyetiyle tam bir “Tarım Üniversitesidir”. 1933 yılında Türkiye tarımının geliştirilmesi için Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü faaliyete geçti, 1 Ocak 1948 yılında Ankara Üniversitesi’nin kurulmasıyla aynı Enstitü, Ziraat Fakültesi adını aldı. Zamanla ziraat fakültesi bünyesinde veteriner, ziraat sanatları ve orman bölümleri açılmış ve bugünkü üniversitelerimizin temeli de bu süreçle birlikte başlamıştır. Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek amacı ile kurslar açarak bu alandaki eksiklikleri gidermek için önemli aşamalar kaydetmiştir."
Ebru Oğuzhan Yeter
Tarımsal Zehirler
Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Resmi Gazetede yayınlanan, ZİRAİ MÜCADELE İLAÇLARI ETİKET YÖNETMELİĞİ ‘ni okuduğumuzda, buna uygulamada ne kadar uyulduğu konusunda yaşadığımız örneklerden dolayı büyük endişe duymaktayız.
Yönetmeliğin kapsam ve esasları incelendiğinde, her bir madde için çok önemli bilgilendirme ve uyarılar var.
Bu Yönetmelikte, Zirai ilacın tanımından, ambalajına kadar, öneriler, kullanım şekli vb. uyarılar yer almakta ancak bunların uygulamalarının sahada ne kadar denetlendiği,
Bu ilaçları satan yetkili bayilerin ve çalışanlarının bu konuda ne kadar bilgili olduğu,
Bu ilaçları bayiden aldıktan itibaren, sözlü tarif almak dışında, etiket, kullanım kılavuzu vb. uyarıları hangi çiftçinin dikkatle okuyup uyguladığı, Tohumdan, ilaca, gübreye kadar küresel şirketlerin yönetiminde olan dünya tarımı çiftçiye dayatılan bu ilaçların verdiği zararların istatistiklerinin ülkemizde ne kadar tutulduğu konularında hiçbir bilgimiz yok.
Tarımsal Zehirler
Köylerde üreticilerin, komşu tavsiyesi, akraba önerisi ya da satıcının pazarlamasıyla aldığı ilacı hangi şartlarda kullanıp, saklama koşullarını nasıl oluşturduğu konularını sorgulamak zorundayız.
Köylerde genellikle, evlerin, kümes, ahır ve seralarla içe içe bulunduğunu görebiliriz. Dolayısıyla, bu tarım ilaçlarının hem çocukların hem de hayvanların kolayca ulaşabileceği yerlerde muhafaza edildiğine de tanık oluyoruz.
Duvar diplerinde, sera içlerinde, ahır köşelerinde hatta akarsu kenarlarında çok rahatlıkla zirai ilaç ambalajlarının gelişigüzel atıldığını görüyoruz.
Daha da kötüsü, bidon şeklinde olan ambalajları yeniden kullanmak amacıyla, bu akarsularda yıkanıp, su doldurulup bahçede kullanıldığını da öğreniyoruz.
İçme sularımıza, denizlerimize kadar ulaşan bu zehirler, balıklarının toplu ölümlerine de neden olmaktadır.
Köylerde çok sayıda engelli bebek doğmakta, hamileler, yaşlılar ve çocuklar bu zehirlerle iç içe yaşamaktadır.
Sadece köylerde değil, köylerden mahalleye dönüşen yerlerde de hala çok rahat bu zehirler kullanılmaktadır.
Bahçesinde ki meyve ağaçlarını keyfine göre dakikalarca ilaçlayan adam, sokaktan geçen bir çocuğun aynı gün o meyveyi koparabileceğini aklına bile getirmemektedir.
Bu bilinçsiz ilaçlamalar, hiç ilaç kullanmayan, ev yapımı ilaç kullanan bizim gibi yerel tohum gönüllülerinin bahçelerine de zarar vermektedir.
Yerel Tohum Derneği olarak sekiz yıldır devam eden köy çalışmalarımızda bu olumsuz görüntülere çok tanık olduk, oluyoruz. Yerel tohum üreticilerine, İlçe Tarım Müdürlükleri ve gönüllü Ziraat Mühendisleri ile köylerde muhtarların, üreticilerin, tüketicilerin bilgilendirilmesi için eğitim çalışmaları yapılmalıdır.
Eğitimlerle doğal ilaç yapımı ve kullanımı arttırılmalı, bu konuda uygulamalı eğitimler verilmeli bu doğal ilaçlar hazırlanarak üreticilere ulaştırılmalıdır.
Her bölge de Zehirsiz Tarım Okulları açılmalı, okul öncesi ve ilk okul seviyesine mutlaka uygulamalı tarım eğitimleri ile birlikte güvenli gıda dersleri verilmelidir.
Tarım ilaçlarıyla, tarımsal zehirler ile sadece tohum toprak su değil geleceğimizde yok olmaktadır.
Sadece yerel tohum kullanmak yetmiyor, temiz zehirsiz toprak, temiz su ve bilinçli üreticilerle güvenli gıdaya ulaşabiliriz.
Tarımsal Eğitim için, ABD ve AB nin desteklerine ve fikirlerine değil, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine bakmamız, tarihimizi bilmemiz bize yeter.
Atatürk'ün direktifi
"Çağdaş anlamda tarım eğitimi için Atatürk’ün direktifiyle şimdiki Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yerinde Ankara Ziraat Yüksek Mektebi açılır. Kapatılmış olan uygulama okullarının yerine 1930 yılında İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana’da birer orta ziraat okulu açılır. Ankara’da 1930 yılında kurulan Yüksek Ziraat Okulu, 16 Haziran 1933’te Yüksek Ziraat Enstitüsüne dönüştürülür. Bu enstitü gerek kuruluşu ve gerekse akademik faaliyetiyle tam bir “Tarım Üniversitesidir”. 1933 yılında Türkiye tarımının geliştirilmesi için Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü faaliyete geçti, 1 Ocak 1948 yılında Ankara Üniversitesi’nin kurulmasıyla aynı Enstitü, Ziraat Fakültesi adını aldı. Zamanla ziraat fakültesi bünyesinde veteriner, ziraat sanatları ve orman bölümleri açılmış ve bugünkü üniversitelerimizin temeli de bu süreçle birlikte başlamıştır. Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek amacı ile kurslar açarak bu alandaki eksiklikleri gidermek için önemli aşamalar kaydetmiştir."
Ebru Oğuzhan Yeter
Hibya Haber Ajansı (HHA), Beyaz Haber Ajansı (BHA), Igfa Haber Ajansı (IGF) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.